Blogdan alamadığımız haber!

Her gün olduğu gibi bilgisayarlarının başına keyifle kurulan binlerce blog yazarı ve okuru geçen hafta sayfalarını açtığında etkisi hâlâ süren bir şokla karşılaştılar: “Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir.” Yazarların pek çoğunun ilk tepkisi korkuyla karışık, “Ne yaptım ki ben acaba?” olsa da meselenin anlaşılması çok sürmedi. Digiturk’ün, yayın hakları kendisine ait olan Spor Toto Türkiye Süper Lig maçlarının, dünyanın en büyük blog platformlarından Blogspot altyapısını kullanan bazı kullanıcılarca yayımlandığı gerekçesiyle açtığı davada Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi, tüm Blogspot’u kapatma kararı almıştı. Şaşkınlık, internet hızıyla kızgınlığa dönüşürken, erişim yasağının sadece telif haklarını ihlal eden sayfalar yerine tüm Blogspot platformuna uygulanması sosyal medyada çığ gibi büyüyen tepkilere yol açtı. Twitter’da “blogumadokunma” etiketli paylaşım ve mesajlar halen bu kızgınlığın izlerini taşımakta. Önce Youtube, ardından fizy.com, şimdi de blogların kapatılması. İlginç bir tesadüf, milyonlarca kullanıcının iletişim özgürlüğünü kısıtlayan internetteki bu büyük boyutlu yasaklamanın hemen ardından, gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık Ergenekon süreci kapsamında tutuklandı. Kamuoyunu tatmin etmeyen bu gerekçeyle Türkiye, hem internet yasakları hem de basın özgürlüğü konusunda zaten bozuk olan siciline bir kötü not daha ekledi.

Türkiye’de internet medyası

Blogların erişime kapandığı hafta, tam da gazetecilere yönelik tutuklamaların İstanbul ve Ankara’da binlerce basın mensubu tarafından protesto edildiği gün çıkan, gazeteci Zeynep Atikkan ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Aslı Tunç imzalı “Blogdan Al Haberi -Haber Blogları, Demokrasi ve Gazeteciliğin Geleceği Üzerine” adlı kitap ise Türkiye’de yasaklarla anılır hale gelen internetin dünya medyasını nasıl değiştirdiğinin çarpıcı bir öyküsü. Kitap bugün Türkiye’de milyonlarca mağduru bulunan bloglar alemini incelemekle işe başlıyor. Zira medyada çarkların başka türlü dönmeye başlamasında belki de en büyük pay 1993’te doğan bloglarda ve onları 21’inci yüzyılın yeni haber üslerine çeviren yazarlarında. “Bilgi aktarmak, yorum yapmak ve internet ortamında görüşlerini paylaşmak isteyen” blogcuların sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Büyük çoğunluğu 30 yaşın altındakilerden oluşan blogcuların kitaptaki istatistiklere göre yüzde 52’si blogları kendisi için yazdığını söylüyor, yüzde 32’si ise belli bir kitleye ulaşmak için blog açtığı iddiasında. Kendilerine kimlik yaratmak ve siyasi otoriteye karşı çıkmak, diğer nedenler arasında. Milyonlarca blogun içinde belli bir kaliteyi tutturan, tartışma zemini yaratabilen ve çok tıklananlar ayakta kalırken, sürekli güncellenmeyen, söyleyecek sözü olmayan ve görsel açıdan çekici olmayanları yok olmaya mahkûm.

Merkez medyaya alternatif

Türkiye’de henüz böyle bir tartışmanın esamesi okunmasa da, bazı ülkelerde blogcular ve gazeteciler arasında dozu giderek artan bir gerginlik yaşanıyor. Her ne kadar kendilerini gazeteci saymasalar da geleneksel medya temsilcileri, haberciliği ucuzlattıkları ve güvenilmez oldukları gerekçesiyle onlara cephe almış durumda. Yazarların yaptığı röportajlar çatışmanın argümanlarını ortaya koyuyor: “Bir uçta blogların yıllar boyunca oluşmuş sağlam ilkeleri sarsacağı, tarafsızlık kavramını ortadan kaldıracağı ve basının denetleme gücünü dinamitleyeceği iddiası, diğer uçtaysa geleneksel basının gözden kaçırdığı için ya da bilerek vermediği haberlerin peşine düştüğünü savunanlar var.” ABD’de blogların okurlar tarafından ciddi biçimde kabul görmesinde en büyük etkenlerden biri de blogların, Irak Savaşı sırasında savaş çığırtkanlığı yapan merkez medyaya alternatif oluşturması yazarlara göre.

Blogosferde efsaneleşmiş kimi örneklere de kitapta yer verilmiş. Geleneksel medya kriz kâhini olarak Nouriel Roubini’yi hayli parlatmış olsa da, Barselona’da 60 kişinin yaşadığı bir köyde inzivaya çekilmiş bir hayat yaşayan İngiliz Edward Hugh, Euro krizini öngördüğü için IMF ve çeşitli yatırım şirketleri tarafından danışmanlık teklifi alan bir blogcu. ABD’nin en itibarlı bloglarının arasında yer alan Talking Points Memo’nun yazarı olan Josh Marshall ise merkez medyadan istifa edip açtığı blogunda yazdığı yazılarla Başkan Bush’un Adalet Bakanı Alberto Gonzales’i istifa ettirerek gazetecilik ödüllerini toplamayı başarmış.

Türkiye’de ise durum biraz sancılı. Kitap için röportaj yapılan tüm Türk blogcular ülkedeki tartışma ortamının sorunlu olmasından ve sanal alemde bütün görüşlerin görünür olmasının risklerinden dertli. “Forumlar, blog yorumları, sözlük ortamlarında yapılan siyasi tartışmalar bir anda alevlenip kişisel tehdide dönüşebiliyor ve nefret söylemi politik tartışmayı baltalıyor.” Türkiye’deki blog ve blogcu kavramlarının incelendiği bölümlerin görece zayıf kalmasının nedeni de bu olsa gerek.

Buna karşın, Avrupa’dan Uzak Asya’ya pek çok ülkenin blog atmosferi detaylı biçimde incelenmiş. Özellikle 2011’le birlikte Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde alevlenen halk hareketlerinin temelindeki internet ve blog olgusuna derinlikli bir bakış getiriliyor. Yeni doğan bir kız çocuğuna “Facebook” adının verildiği Mısır’da blogculuğun özel konumuna dikkat çeken yazarlar, bu ülkede politik blogların varlığının 2000’lerin ortasından itibaren hissedilmeye başladığını belirtiyor. Mısır’ın en çok ziyaret edilen politik blogunun yazarı aktivist Wael Abbas’ın, “Toplumu yakından ilgilendiren pek çok konu merkez medyada tartışılamıyor. Biz bloglarda gazetecilik yapıyoruz” şeklindeki sözleri Hüsnü Mübarek’i koltuğundan eden sürece ışık tutabilecek cinsten.

Blogdan Al Haberi, sadece blog ve blogcuyu değil, tüm bir medyanın geleceğini mercek altına alıyor. Wikileaks olgusunun gazeteciliğin geleceğini nasıl biçimlendirebileceğinden, geleneksel medyanın iş dünyası ve hükümetlerle ilişkilerinin doğurduğu güven kaybının kritik sonuçlarına, internetin yeni bir katılımcı demokrasi anlayışı yaratma potansiyelinden eski ve yeni medyanın ekonomik modelinin incelenmesine dek geniş bir alanda zihin açıcı bulgular sunuyor.

Türkiye henüz dijital devrimin geleceğini değil, internet yasaklarını ve basın özgürlüğünü tartışma aşamasında. 8 bin internet sitesinin erişime kapalı olduğu iddiasını dile getiren yazarlar günümüzde  interneti kullanma özgürlüğünün ülkelerin ligini belirlediğine işaret ediyor: “Türkiye gücünü hangi ligin özelliklerine göre tayin edecek? Rusya ve İran tarzı kaba bölge gücü mü, dijital âlemin yumuşak gücünü kullanmaktan çekinmeyen olgun demokratik bir ülke mi?” Son yasaklar bu konuda umutlu olmamızı engelliyor ve Türkiye şimdilik haberi blogdan alamıyor.

BLOGDAN AL HABERİ
Haber Blogları, Demokrasi ve Gazeteciliğin Geleceği Üzerine
Zeynep Atikkan, Aslı Tunç
Yapı Kredi Yayınları
2011
234 sayfa
14 TL

Bu yazı Radikal Kitap’ın 11 Mart 2011 tarihli sayısında yayımlanmıştır.

Yorum bırakın